11 Aralık 2010 Cumartesi

Karlar Düşer...

Dün bu yazıyı yazmak aklımdan geçiyorken ve ben yazımın cümlelerini aklımda toparlamaya çalışıyorken vakit dün sabahtı.Evden çıkmış iş yerime doğru yürüyüşümü yapıyordum elimde kırmızı şensiyemle sağanak yağmurun altında şapır şıpır suları etrafa saçarak yürüyordum.Ve yağmurla ilgili anılarımı canlandırmaya çalışıyordum en eskiden başlıyarak sonra birden farkettim ki ben 'şuan' da yağmuru seviyorum, yağmur sesi insanları o kadar meşgul ediyor ki ben şarkı söyleyerek çok rahat bir şekilde yürüyebiliyordum sokaklarımda :) ve bu gerçekten keyif vericiydi tavsiye ederim.Bu sabah da nasılsa yağmur vardır aynı keyifle işe geleceğimi ummuştum evden çıkarken ama  süprizim kocaman kar taneleri şemsiyeme yumuşacık dokunmasıyla başladı.Bursa beyaz ile kaplı bu sabah ve halen yağıyor yağsın da ben çok seviyorum(Allah dışarda olanlara yardım  etsin) Aynı anda kaç şey düşünebilir insan ya şurda birşey anlatmay açalışıyordum ama aklım dışardaki insanlara ,dışarda çalışmak zorunda olan veya dah akötüsü kalacak yeri olmayanlara kaydı ....Sabah gelirken bu fotoğrafı çektim doğal olarak telefonumdan bu yüzden kalite yerlerde ama ana fikir belli oluyor :) İkinci fotoğraf ise ofis penceremizin silüeti : )

Sevgilerimle birazdan sizlere ofiste sıkıldığımda ortaya neler çıkıyor onları göstericem bu yazıları mail yoluyla yazıyor olduğumdan fotoğrafları nasıl sıralar bilemedim karışmasın istedim :)

6 Aralık 2010 Pazartesi

Saflık

İyi niyetli olmak uzun bir süredir saflık olarak adlandırılıyordu değil mi ah bu keşke her an aklıma gelse.
Geçen gün ofiste değilim günlük çikolata ihtiyacımı karşılamak ayrıca da tüm gün oturduğumdan iki adım yürüyüp bacaklarımın sağlıklı olduğunu kontrol etmek için markete gitmiştim ofise bir meslektaşımız gelmiş ben ofise girdiğimde kapıdan çıkıyordu yan masamda oturan patrona sordum hayrola diye anlattı ,meslektaşım olan hanım proje yapmayı öğrenmek istiyorum para da istemem sadece öğreneyim dedi diye anlattı bana ben de kendim geldim bir an gözümün önüne dedim bu hikayeyle.
hayrola dedi patronum ne alaka ben de dedim mezun olduğumda memleketimdeki nerdeyse tüm proje bürolarını dolaşmıştım yol parası da istemem yemek de sadece işi öğreneyim yanınızda anlatmayın da ben kendim çalışır öğrenirim demiştim ama kabul etmemişti kimse.Şu an memleketimde değilsem en büyük etken budur.Zira iş bulamadım orda ve statik proje yapmayı öğrenmek kendi başınıza bir proje yapabilmeye başlamak için bir kaç ay çalışmanız yeterli bence kendi kapasitenize göre tabi.Neyse ben böyle anlatınca patron ne dersin gelsin mi dedi ben de siz bilirsiniz dedim ne de olsa sizin sorumluluğunuz diye ekledim açıkcası başıma sardığı yeni elemanlarla ben uğraşmak zorunda kaldığımdan ve zaten projelerin yük ve sorumluluğunu da üzerime yıktığındna bir sorumluluk daha bana makul görünmedi o  an için, en azından böyle söylersem belki bom boş dururken ofiste anlatır birşeyler diye düşündüm :) (yanılıyorum biliyorum )
Neyse efendim tamam o zaman dedi bak uzaklaşmamışsa çağır konuşalım dedi patron peki dedim çağırdım geldi konuştular.
Bu anlattığım olay geçen cuma oluyor bugün geldi meslektaşım başladı gerekli programları kuruyoruz bilgisayarına şu anda .
Benden 3 yıl önce mezun olmuş okuldan meslekle ilgili hiçbirşey yapmamış mezun olunca bir çalışma denemesi gerçekleştirmiş sonra evlenmiş çocuğu olmuş falan şimdi de mesleği öğrenmek istiyormuş benim açımdan sorun yok herkes istediğini kadar öğrenir düşüncesine sahip bir karakterim var fakat soru şu ki neden şimdi?
Yani neden şimdi öğrenmek istiyor mesleği ki bunu yakında dile getiricem ne yazık ki aklımdan geçeni pat diye söyleyen bir karakterim var .
Ve gelelim konunun başlığına yaptığım saflık mı ?
Yani art niyetli o kadar çok şey görmüş biri olarak şimdi yaptığım saflık olmalı ...

24 Kasım 2010 Çarşamba

Öğretmenlerimin Günü


Öğretmenlerim;
Her insanın hayatında öğretmenlerinin yeri ayrıdır özeldir ama benim için çok çok daha özel.
Şu an bir mesleğim var ise bunu büyük ölçüde öğretmenlerime borçluyum özellikle lise öğretmenlerime ama teşekküre sırayla başlamak istiyorum.
Ruhu şad olsun İlkokuldaki ilk öğretmenim Lütfi Şenol trabzond aolsam mezarını ziyaret etmek isterdim yine canım öğretmenim nasıl da severdim onu.Babamın tayini çıkmıştı o zamanlar önemliydi bu ailece mersin in silifke ilçesine yerleşmiştik bir yıl okuluma orda devam ettim her gün ağlayarak dönüyordum eve öğretmenimi özledim diye dönünce trabzonda yine yanı mahallede oturmaya başlayınca dünyalar benim olmuştu ama ne yazık ki biz 4. sınıfta iken öğretmenimiz vefat etti.Sonra gelen öğretmeni çok geç sevebildim okul bitti ama halen görüşürüz geçen bayram trabzondayken karşılaştık Sevgili Hasan Kara bana babalık yapan ilk öğretmenim kendini geç sevdim diyorum ya ama çok severim,tüm sınavlara çalıştırdı test kitapları verdi sayesinde anadolu lisesini kazanmıştım ama sağolsun babam vesilesiyle gidememiştim.
Ortaokula dair çok net şeyler hatırlamıyorum ordan yanıma en yakın arkadaşım kaldı galiba :)Canım garaguzum :)
Defterimde el yazısıyla iyi dileklerini belirttiği bir sayfa bulunan 8. sınıf matematik öğretmenimi hatırlıyorum Şenel Karaosmanoğlu ,matematiği hep sevmişimdir :)
Lise benim hayatımın dönüm noktası gibi birşey oldu okula yine öğretmenlerimin desteği ile yabancı dil ağırlıklı kayıt edildim ingilizce öğretmenlerimden Ebru Özden i çok çok seviyorum halen daha eşi askerdi ve tayin olup gittiklerinden sonra bulamadım kendisini ama karakter olarak bana çok şey kattı biliyorum,Kütüphanenin anahtarını bana veren sevgili Kenan Kalaycıoğlu ki sayesinde nerdeyse tüm kütüphaneyi okumuştum kendi şahsi kitaplığından geritdiği derleme tüğrk edebiyatı kitaplarını da hatırlıyorum hele ki türk masalları ile dolu olan o kırmızı ciltli kitap.Tamam ben sayısal öğrencisiydim ama sanırım öğretmenlerime kendimi sevdirebilmişim ki kütüphane benim gibi hissediyorum :) Hiç o kadar kitabım olmamıştı :)
Lise müdürümüz ve matematik öğretmenlerimden olan Sevgili Mustafa Sarı ki bence o dönem benimle aynı lisede okuyan herkes ona çok şey borçludur kenarda kalmış bir liseye elinden geldiği kadar öğretmen topladı araç gereş laboratuarlarımızı büyüttü çok çaba gösterdi keşke yapabilecek olan veliler de aynısını yapabilseydi.
Lisede fizik kimya biyoloji matematik manyağı olmuştum lise iki de testlerim bitmişti bu derslerde o zamanlar tabi piyasada o kadar çok kitap yoktu iki üç yayınevi ki hepsini çözdün müydü tamam demekti,Kimya öğretmenim Fikret hoca sonradan almanyaya gitti diye duymuştum,ilk sinemalarımdan birini izlememe vesile olmuştur yazılı sonucu primimizdi ama olsun sinemada izleidğim ilk korku filmiydi korkmadım ama keyifli bir aktiviteydi yazılıdan hep yüz almak istemiştim o film yüzünden :)
Fikret hocanın son sınıfta dersaneye de gidiyorken bana göstermiş olduğu en büyük destek ferah hanım ile tanıştırmak oldu sayesinde ben inşaat mühendisliği okumuş bir kişiyim teşekkürler Fikret hocam sağolun.
Unuttuğum çok isim var ya da düşünüyorum da şu an dilimin ucuna gelip takılan isimler,Felsefe edebiyat tarih hocalarım bence ayrı bir teşekkürü hakediyor özellikle sevgili Tarih Akcay ki kendisi tarih hocamdı :) Öss puanlarımda eşit ağırlık puanım sayısal puanımdan yüksek gelmişti üstelik bir saat bile ayırmamıştım sözele :)
Üniversitede öğretmenlik farklı bir boyuta taşınıyor bence zira istersen öğrenirsin bence üniversite öyle bir yer ne kadarını istersen o kadar bilgiyi alabilirsin Bu konuda en büyük teşekkürü Sevgili Ahmet Durmuş hocama gönderiyorum kendisi aynı zamanda betonarme yapılardan aldığım bitirme ödevimin de danışmanıydı.
Disiplinli sistemiyle karakter disiplini olarak da Ali Osman Çakıroğlu hocam ise apayrı bir yere sahiptir üniversite hayatımda kendisini de çok seviyorum her odasına sorumu kapıp gidişimde asla geri çevirmemiştir ve elinde okumakta olduğu kitabı kenara koyup ben analdım diyene kadar baştan almıştır soruyu..

Tüm bu öğretmenleirmin arasında çok özel yere sahip olanlardan bir tanesi de Zübeyde Kepenek dir ki kendisi benim öğretmenliğimi yapmadı hiç küçük kardeşimin ilk okul öğretmeniydi ama sağolsun zor zamanımızda anneme desteğini hiç çekmedi halen daha arkadaşlar dostlar,Liseye kayıt oluşumda lise eiğimimde üniversiteye hazırlıkta dersaneye kayıt olabilmeme kadar hep destek olduk tanıdıklarından detek verdirdi ve üniversite hayatımda eşi bana burs veren iş adamalrından biriydi çok severim ve sayarım ikisini de :)
Allah tüm öğretmenlerimden tüm öğretmenlerimizden razı olsun..

İyi ki varsınız

Öğretmenler gününüz kutlu olsun

20 Kasım 2010 Cumartesi

Sanki 85 mişim....

ANLAR

Eğer yeniden başlayabilseydim hayata.
İkincisinde daha çok hata yapardım
Kusursuz olmaya çalışmaz sırtıstü yatardım.
Neşeli olurdum ilkinde olmadığım kadar
Çok az şeyi ciddiyetle yapardım,temizlik sorun bile olmazdı asla
Daha çok riske girerdim,seyahat ederdim daha fazla.....
Daha çok dağa tırmanır,daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim birçok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
Elbette mutlu anlarım oldu ama,
Yeniden başlayabilseydim eğer;
Yalnız mutlu anları olurdu.
Farkında mısınız bilmem ,yaşam budur zaten;
Anlar,sadece anlar......
Sizde anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında termometre,su,şemsiye ve yağmurluk almadan gitmeyen insanlardandım ben
Yeniden başlayabilseydim eğer,hiçbir şey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim,ilkbaharda papuçlarımı fırlatır atardım
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder,güneşin tadına varır,çocuklarla oynardım bir şansım daha olsaydı eğer
Ama işte 85'indeyim ve biliyorum.....
Ölüyorum.....


Jorge luis

19 Kasım 2010 Cuma

Bayram

*Kitaplar bitti tatil işe yaradı ve 4 buçuk kitabın tamamı bitti artık kafamı kitaplardan kaldırıp birşeyler yapabilirim eh şanlıyım önümde hala iki tatil günü var :) buiyi bir haber yani sanırım :)
*Sabahın kör saatinde kalkıp annem ve kardeşlerimle köy otobüsüne binim dedelerimin mezarına gitmeyi özledim.
*Aşure pişirdim dün bayramla ilgisi yok zamanın olduğu için eşim çok sevdiğinden pişirdim ona umarım hepsini bitirir kooca br tencere pişirmek belki iyi bir fikir değildi elimin hiç ayarı yok ne zaman iki kişilik yapmak deyişini tam olarak becrebileceğim acaba.
*Aklımdan uzun bir süredir kabuslarımı işgan eden düşünceleri uzaklaştırmak için yarıpraktığım projelerimi düşünorum da ne çok yarım şey bırakmışım ama hevesim nerde şimdi hangisinde hanisini istiyorum .
*Biraz yardım almak için bir süre blogları gezeceğim bakalım sizler ne ilginç fikirlerdesiniz

Sevgilerimle...

26 Ekim 2010 Salı

Tabula Dediğin Şey (;

Dün cnbce nin bu ayki dergisini aldık içi spoiler lar ile dolu olsa da ilk 3 sayfadaki okuyuculardan

gelen maillerin cevaplandığı sayfalara bayılıyoruz bir de sinema dergisi ekine bir de verdiği ilginç

 hediyelere :)

 

Bugüne kadar ben en çok merlin iskambil kağıtları eklerini sevdim bir kaç tane aldık onlardan :)

Bu ayki sayıda eski romalı askerler arasında çok popüler olan bir oyunu tanıttı ne alaka demeyin

spartaküs adındaki dizi şu sıralar çok popüler ve eski romada gladyatörler vamanında geçiyor dizi

güzele benziyor bizim sıradaki diziler arasında :)

 

Şimdi efendim tavlanın atasını mısırlılar bulmuş ardından romalı askerler arasında popülerleşen

tabula gelişmiş ve ardından uzak doğuya geçmiş bu oyun ve anadoluya gelmiş bildiğimiz tavla olarak

son şeklini almış.

 

Tabulanın kurallarını okuyunca tanıdık gelmişlerdi tarihçe ile pekişti bu tanışıklık :)

Kedişimi merak edenlere yeni haberleri ileteyim :) Dudağının altındaki yara iyileşti iyice ama

burnundaki yara iyileşemiyor biz ilacı sürüyoruz o hemencek yalayıveriyor doğal olarak ilaç pek

faydalı olmuyor :( Umarım zamanla iyileşicek :)

 

Dün akşam kıbrısta misafirleri olacağım dayımlara ufak tefek hediyeler aldık gerçi dayım sadece

mısır unu istemiş ama bende de bayramda annemden aldığım kadarı vardı umarım yeter :)

Mısır unu dediğiniz şey bizim oralarda taş değirmenlerde öğütülenlerdense güzeldir :)

 

Ekteki fotoğraf proje yoğunluğum biraz azaldığından aslında elimde 3 büyük iş var yine yok değil ama

mimarileri son şeklini bir türlü kazanamadığı için devam edemiyorum projelendirmeye dolayısı ile de

biraz boş kaldım ofiste ve canım sıkılıyor ben boş kalmaya alışkın değilim açıp deprem kitapları

okuyorum sanki unutmuşum gibi :)

Taze tutmak lazım di mi bazı şeyleri :)

Fotoğraf işyerinde proje notlarımı aldığım defterin kapağına yaptığım işimle çok alakalı çizimdir :)

25 Ekim 2010 Pazartesi

Hayat Beni Neden Yoruyorsun !?!?!?

Başımın ağrısından şu an beynimde bir kovan arı varmış gibi hissediyorum.
Bir pazar günüm hiç bu  kadar umduğum gibi gitmemişti ve bu kadar başağrısı bırakmamıştı ardından ...
Haksız olduğumu ve kötü bir insan olduğum için benim içim kötü olduğu için böyle düşündüğümü söyleyin lütfen.

Konuyu baya baya yazdım aslında maile ama sonra yayınlamamaya karar verdim içim sıkıldı okurken sizleri de sıkmıyayım ama şunu söyliyeyim ben kendi çocuğum olana kadar kimsenin çocuğu sevmediğimi ilan ediyorum.Hatta çocuğu ile misafirliğe gidip de aman ne ilgilenicem dağıtsın ev sahibi evini korusun mantığı ile yaklaşan kişilerden nefret! ettiğimi ilan ediyorum. bunaldım hele ki evime tanımadığım kimsenin gelmesini istemiyorum ikinci bir emre kadar yabancı insanlarla tanışma kaynaşma düşüncelerim rafa kaldırılmıştır ve hatta bir adım ilerisi artık insanlara statü farkı koymaya karar verdim.Ben kim oluyorum da bunu yapıyorum değil ben şu oluyorum, tanımadığı bir gerzek adam karısını birinin başına atıp da gezmek istiyor diye pazar günü mahvolmuş başağrılarıyla uyanmış bir zavallıyım çünkü görümcelerimi seviyorum ve kırmak istemiyorum ama bu baş ağrım 3 gün devam edicek ve ben bu ağrıyı çekerken kimse bana yardım etmiycek.
Her insanla muhabbet edebilitem, sohbet edebilitem,sevdirebilitemle gurur duyardım herkesle herkes olabildiğimi biliyordum ki olabiliyorum halen daha olabilirim ama şuna karar verdim bana birşey kazandırmıyacağını bildiğim kişilerle nefesimi boşuna harcamayacağım.

Ben geri gidiyorum onlar kendilerini bir ot sandığından gelişmiyorlar.

Bu dünyaya bir katkısı olmayan kimse benle konuşmasın bir katkı yapmaya çalışan kişi olarak ayağımı tökezletiyorsunuz.

Bunu okuyan blogcanlarımın öyle olmadığını biliyorum zira sizleri okuyorum.

Yoruldum kısmetse haftaya tatile gidiyorum hem tatil hem iş ama olsun uzaklaşmak kafa dinlemek olucak biraz,Kıbrısa dayılarımın yanına gideceğim kısmetse azıcık dinlenicem herkese sevgilerimle hayat size iyi davransın inşallah :)

22 Ekim 2010 Cuma

KEdim atladı ve bunu yaptı kendisine

ben çok üzgünüm bu aralar:((


http://www.flickr.com/photos/avociation/5105736970/

Çok Üzgünüm Kedim Beşinci Kattan Atladı

Moralim çok bozuk komplike bir yığın bozukluk hem de içinde herşey var.

dün o kadar çok ağladım ki anlatamam ben kedime çok alışmışım doğal gerçi beni anlar mısınız da bilemiyorum .

Dün akşam eve gittim kedi yok balkondan aşağı atlamış telaşla arayıp bulduk 5. kattan atlanır mı Allah aşkına kör mü bu kedi :(

Yoksa beni mi sevmiyor artık :((((

Çok ağladım ağzı burnu kan içinde görünce aldım kucağıma ne kadar kalmışsa aşağıda çok korkmuş :((

sığınmış hemen oracıktaki bir cam kenarına :((

zor aldım kucağıma :(

yukarı çıkardım biraz mama su süt falan vermeye çalıştık yiyor yemesine ama çenesini kazımış resmen deri soyulup kopmuş acıyor herhalde yemeye çalıştıkça ağlıyor yiyemiyor sinirleniyor sanırım mamalara

biraz elimizle besledik kucağımda uyuttum :((

Çok moralim bozuk olayları sadece bu kadar değil ama ben sadece kedimden bahsedicem gerisine aklıma getirip daha fazla kırılmak istemiyorum ..

Fotoğrafını telefonum ile çekmiştim çenesinin ama telefon yanımda değil bugün onu da ekliyeceğim :(

Bu yazıyı mail atarak yayınlıyorum tavsiyelerinizi bekliyorum :(

Kedime birşey olmasın şimdi değil daha sonra lütfen olmasın :((

Yemek molamda veterinere götüreceğim kedimi belki pansuman falan iyi gelecek birşeyler verir ağzı var dili yok hayvan günah ya kör olmuş olsa bile günah yaaa acımasın canı:(((

20 Ekim 2010 Çarşamba

Dengesiz sonbahara devam :)

Benim de artık bir projem var :)

İş yerinde boş durmaktan hazzetmiyorum bu yüzden memuriyeti kendime hiç konduramıyordum şu an sırf çalışma saatleri sebebiyle sıcak gelmeye başladı ama bakalım hayırlısı :)

Konu nerden dağıldı ya ben diyordum ki boş durmadığım için mutluyum tek sorunşu ki boş durmayı sevmediğim kadar mesai yapmayı da sevmiyorum :)

Yazmayı seviyorum buraya çok seviyorum hem de yarım bir okul projem vardı o kesinleşmiş onu bitiriyorum şimdi.İlginç bir mimarisi var bakalım bitince nasıl birşeye benzeyecek :)

 

Kendinize iyi davranın blogcanlarım :)

19 Ekim 2010 Salı

Selam blogcanlar;

Sabah güneş vardı evden çıkarken her sokak geçişimde hava karardı karardı ve ofise varmadan yağmur yağmaya başladı yine :))

Bu havalar bende uyku yapıyor iki gündür elimde projede yok telefonumdan blog ziyareti yapıyorum bu maili ofis outlook unu kullanarak yolluyorum yoksa telefonden bu kadar uzun yazabilmeme imkan yok o minnacık tuşlara bu kadar dayanamam zira :)

ekte ruh halimi anlatan bir fotoğraf yüklüyorum beni anlıyorsunuz değil mi :)

Sevgilerimle...

18 Ekim 2010 Pazartesi

Selamlarrr :)

Bu mail yollayıp da konu açabilme olayını sevdim telefondan blogger a girip konu açmak zor ama mail göndermek çok kolay :)

Hayır işin kolayına kaçmıyorum işin pratiğine kaçıyorum yapı olarak aklıma ilk gelen pratik olandır diye düşünürüm,psikolojik galiba :)

Dün akşam eşime azcık naz yapıyım dedim öyle geldi içimden hadi salatayı sen yapsana diye kocaman kedi gözlerimi açık bakınca dayanamadı garibin girişti salata işine gerçi marulları ben yıkadım ama olsun gerisini o yaptı ben de fotoğrafını çektim(telefonla) yaptığı salatanın ilk gördüğümde itiraf edeyim biraz güldüm canımcığımın dalgınlığına gelmiş ama olsun yine çok lezzetliydi ve salatanın tamamını yedim :) Fotoğrafı mailin ekine atıyorum umarım konu içinde adam akıllı görünür :)

Cumartesi biraz komik biraz tuhaf geçti benim adıma, yani anlatsam inanamazsınız tüm hikayeyi çok anlattım yoruldum anlatmaktan şu kadarını söyliyeyim ,anahtarsız, telefonsuz kapı dışında kalmak, pufidik kırmızı terliklerle dışarı çıkıp patronun bmw sine binmek, şehir merkezine gidip eşimden anahtar almak ...

Sanırım hikayenin tümü  canlanmıştır gözünüzde :)

 

Hayak hep güldüren yüzünü göstersin umarım hepimize sevgilerimle...

15 Ekim 2010 Cuma

yağmurlu bir sonbahar sabahından günaydın

ofisime doğru yürürken yazıyorum, ilginç bir özellik bu bence yani mailden yazabiliyor olmak.bir o kadar da keyifli ,elimde kırmızı şemsiye hafif bir yağmur ve ben. havanın bu haline bayılıyorum zira tam bizim oralar çok özledim ben memleketimi zaman makinesi istiyorum ben.herkese güzel bir gün olsun telefonum ile baş başa kaldigimda yazarım yine.

13 Ekim 2010 Çarşamba

Hamsi Sezonunu Açtık

Bugün küçük erkek kardeşim kız arkadaşını getirdi yanıma tanışmak için,başka şehirden tutmuş elinden getirmiş kızı :) kendimi yaşlı hissettim.Babaı olmayınca bir insanın ailesinde aile yapısı ,duyguları davranışları bambaşka oluyor babamız olsaydı nasıl olurduk diyor insan bazen ,bazı anlarda...
Güzel ve ilginç bir gün oldu işerimden biraz az yoğun olduğumuzdan izin aldım birkaç saat geçirdik beraber sonra gittiler biz kaldık eşimle başbaşa.
Ben de görümcemleri çağırdım lin dedim hamsi yapıcam yiyelim hamsi tavam efsane buralarda hamsiyi fritözde patates gibi kızarttıkları için bizim usul hamsi tava lezzet olarak rakip tanımıyor :)
Bir tavsiye carefourdan aldığım balık tavasını tavsiye ediyorum hayatımda kullandığım en mükemmel balık tavası kesinlikle taviye ederim :)
kalabalık aile özlemim hep vardı nasib olacak mı bilmiyorum ilerisine dair umutlarım hayallerim bulanık.
Duru olduklarında korkuyorum zira hayallerim berrak olduğunda gerçekleşmiyorlar hatta tersi beni üzecek şeyler oluyor.
Sonbahar ilginç gidiyor bir sabah işe giderken kuru çıtır yaprakları eziyorum,içimden çocuklar gibi koşup kuru yaprakları etrafa savurak geliyor.
başka bir sabah sağnak yağmurda çok çok ıslanmadan işyerime ulaşmaya çalışıyorum seke seke :)
Değişik ilginç sevecen güzel olur herşey inşallah herkes için kötü şeyler olması için bence hayat çok kısa...

6 Ekim 2010 Çarşamba

Soğuk Günler...

Kış bir anda bastırdı nasıl anlamadım ama birden hırka giymek zorunda hisseder olduk kendimizi.Grip aşımı oldum yararlı zararlı bilmiyorum ama bu 5. grip aşım umarım önceki yıllardaki kadar işe yarar bir kere olayım yeter çekilecek hastalık değil şu grip -gerçi hiç biri çekilecek hastalık değil de yahu ilaçlı ilaçsız tedavi süresi aynı mı olurmuş bir hastalığın ayıp denen bişey var değil mi :)
Ben tavsiye ederim henüz bir hayvansal griple günden yaratılmamaışken standart aşınızı olun bence.
Yazasım gelmiyor internete giresim gelmiyor bu aralar ingilizceye sardım unutulmaya yüz tutmuş bilgilerim tazelemek istiyorum ve kullanıma hazırlamak istiyorum.Yoruldum buradaki psikolojiden davulun sesi uzaktayım diye hoş geliyor belki ama yurt dışı iş olanaklarına açık olmaya karar verdim ve mümkün olursa da yurt dışına çıkmaya .
Halkı olduğum yerde yolunmaya hazır kazmış gibi görüldüğümü bilmek bunun bilincinde olmak psikolojimdeki yorgunluğu arttıran etkenlerden ...
Düşünceler etkenlerden etkenler de düşüncelerden ksıır döngülerde kayboldum şu sıralar...
Hayat yolunda.. yani en azından hayatın bir yolu var ve son sürat hiç beklemeden kendi yolunda ilerlemeye devam ediyor ben de yetişmeye çalışıyorum bundan da yoruluyorum hayat bana yetişmeye çalışsın aksi durumda geride kaldığımı hissediyorum.
Buralardayım bir çok blog yazarını da takip ediyorum ama içimden gelen yorumları o an yazmayınca kalıyorlar ama anlatıyorum beğendikleirmi şurda şu güzellik var şeklinde reklam yapıyorum blogger ın fahri reklamcısı oldum çıktım şu sıralar internetin bu yönünü bilmeyen dostlara :)

Hepinize sevgilerimle daha sık yazmayı umuyorum :)havalar soğuyor ne de olsa evde geçen vakit artacak :)

19 Eylül 2010 Pazar

Telefonuma Nazar Değerse...

Telefonumu çok seviyorum şirin bişey...
İlk cümlem ne düşündürdü maddi şeylere bağlı biri bu hayır HAYIR bağlı değilim hiç olmadım Allah da etmesin...
Uzun zamandır bozuk telefonla idare ederken bir fırsat ve zorrrla bulduğum bu telefonu almıştık eşimle peki noldu ben 18 aytaahhüt vererek aldığımız bu telefonu 3. ayında çamaşır makinesine attım. ;) Evet ben yaptım nasıl şimdi net hatırlayamıyorum eşimin kaç saat önce atmış olduğu mesaj yeni ulaştığında mesaj sesim çaldı ben de ona bakmaya çalışıyorm sonra eşim gömleğinin kirli olduğunu falan söyledi onun yanına makineye atılcak birşeyler ayarlıyorken telefonu kılıfına koydum bu konuda manyağa bağlamış durumdayım telefonum hep kılıfında durur,sonra eşim su istedi onu verdim oturdum ninem arıcak iki akşamdır telefonu yanımdan ayırmıyodum birden yokluğunu farkep ortalığı altüst ettim bulamadım sonra tak tak sesleri duydum bir de ne göreyim  makinede evet kılıfıyla tabii ki :)

Çıkardık kuruttuk yaklaşık bi saat falan emin değilim, çalışıyor ne kadar daha çalışcağından da emin değilim ekrandaki bulutlanmalarım dışında bir iz kalmadı onlar da geçer umarım .
Ben bu şeyi seviyorum ne yani nesneler sevilemez mi ,fotoğraf makinemi de seviyorum ne yani onda mı sevemem :)
bu yazı ne zaman karşılıklı bir tartışmaya dönüştü garipleştim azcık ne dersiniz:)
Gidip pilavım pişiş mi diye kontrol etmeliyim sanırım onu da yiyip bitirene kadar seveceğim :)

18 Eylül 2010 Cumartesi

''Öle Çoook Ki... '' nin devamı

Bir merhaba daha  bu kez kişisel olucak bu merhabam ben tam olarak  benden yani sadece aklımdakilerden değil düşüncelerim duygularımdan merhaba...

Rüya gibi bir bayram tatili geçirdim kabuslarıma girdiği gibi olmadı 3 gün bile olsa güzel sayılabilecek bir bayram geçirdim.
Annemi çoközlemiştim  çokdan da fazla çok çok fazla üçyıl olmuştu gömeyeli sarılmayalı sarılıp ağlamayalı.
Çok sarıldık çok ağladık ama annem işte canım annem :)
Gezdik annemle çok gezdik topalladığım ayağımın yara olması kan toplaması umrumda bile olmadı annemle gezmeyi çok özlemiştim doyamadım ama Allah ömür versin inşallah daha çok dolaşalım .





Bir akvaryumum vardı bir zamanlar içeriside 15- 20 tane japon balığına bakaradım,herbirinin aileden bir ismi vardı ,insan isminden ziyade aileden mahallden eşden dosttan tanıdığım evdiğim insanların adlarıı koymuştum balıklarıma sonra balıklarım ölmeye başladı onlar ölüyordu ben de onları teker teket terasta biriktirdiğim çiçek saksı öbeğine gömüyordum hepsinin yerini bilerek sonra yoruldum bundan geiye 5 6 tane kalmıştı ki bir gün hepsi beraberce öldü ben de boşalttım suyunu akvaryumumun ve bi daha doldurmadım, koca kanepenin başında öylece durdu yıllarca sonra lisede bir resim çalışması yapmamaız gerekiyordu farklı malzemelerle işte benim farklı malzemelerim o akvaryumdan çıktı deniz kabuklarından çatı ve ağaçları tüm resimdeki kumlar ,patikanın taşları ve ite 15 yıl olmuş ben o resmi yapalı hala annemin koridorunda asılı o resim benim akvaryumum :)
Bayram bitti,döndğm evime özlemişim gerçekten de doğru insanın evi gibisi yok peki insan ikisini irden istiyorsa nolucak annemle gezecektim ben daha doyamamıştım ki ...

Hey gidi gençlik!! demeye başladım sanırım artık yaşlandım :((

Sevgilerimle...