24 Aralık 2015 Perşembe

Hani Bazen

Hani bazen bir konuda ahkam kesersiniz çok biliyorsunuzdur ya
Ve hani bazen tam da o anda yanınıda yaşça büyük biri vardır ve sizi dinler ve hafifçe gülümser ya

Hah işte onun sebebi bu basit geometriden kaynaklanıyor



yaş Arttıkça hayattaki görüş açımız da büyür işte o tebessüm tamamen bundan :)

11 Aralık 2015 Cuma

Mira nın kolyesi (Gümüş serisi için)

Henüz ilk tasarım muhtemelen daha bir çok kereler değişecek amma velakin şimdilik böyle kolyesinin tasarımı



Seriyi okumak için buyrun efenim ;

GÜMÜŞ [-1-]


GÜMÜŞ [-2-]


GÜMÜŞ [-3-]


29 Kasım 2015 Pazar

Tabii ki

bir gün muhtemelen de yakın bir gelecekte zilleri takıp oynayacağım ama öyle yalnız başıma değil.
Muhakkak ki yanımda yamacımda zillerimin değeceği birileri olacak

Hayat zorlaşınca, çıkmaz sokaklarda soluksuz kalınca 
Azalınca manadan, seyyar sevdalarda parçalanınca 
Dil yetmeyince, göz görmeyince, gönül hissetmeyince 
Kırılınca camdan kalp, dönüp yalnızlığa kilitlenince 
O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz 
O zaman şarkı söylemeli çığlık çığlığa 
O zaman yüreğin yükü hafifler belki biraz 
O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz 

Dert bitmeyince, bildiğin çektiğine yetmeyince 
Düşmanında kendini yakalayınca, bi daha kin gütmeyince 
Dil yetmeyince, göz görmeyince, gönül hissetmeyince 
Kırılınca camdan kalp, dönüp yalnızlığa kilitlenince 
O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz 
O zaman şarkı söylemeli çığlık çığlığa 
O zaman yüreğin yükü hafifler belki biraz 
O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz



Bir gün muhakkak bir yerde huzur bulacak bu ruh, umarım bu bedenin ebedi istirahatinden önce olur .



27 Kasım 2015 Cuma

DOĞRU YANLIŞ

Bir şeyin YANLIŞ olduğunu farkedebilmek büyük bir meziyettir,
Zira YANLIŞ olanı farkedebilmek için DOĞRUSUNU biliyor olmak gerekir!


Öyle bir ahkam kesme eğilimi var ki insanlarda sanki ne kadar ahkam keserlerse o kadar kabul görürler o kadar saygı duyarlamış gibi .
Bu algıyı kim nasıl yarattı bilemiyorum ama var bu 
Konuyu biliyor olmak gerekmiyor önemli olan muhakkak birşeyler söylemiş olmak için söylemek ...

25 Kasım 2015 Çarşamba

GÜMÜŞ [-3-]

Kasabanın duvarları düşündüğü gibi taştan değildi .Mira o kadar yol katedince sanki kocaman bir şatonun gölgesine sığınmış yüzlerce ev görmesi gerekiyormuş gibi hissediyordu.Oysaki burası teyzesinin kasabasının biraz daha yeşili idi .Ne daha fazlası ne de azı sadece yeşil.Mira bu kadar çok tarlayı ömründe görmemişti teyzesini köyünde su çok kıymetliydi bu kadar alanı ekmek için gerekli suya hiç sahip olamazlardı zaten .Tarlalarda çalışan işçiler bile yeşil miydi sanki hayır yorgunluktan gözleri ona oyun oynyordu ya da şapkalarından olmalı,huni şeklinde samanlardan yapılmış ve geniş kenarlı şapkalar işçiler sırf tarlalarda çalışsın diye üretilmiş gibiydi .Mira kardeşi Maysa yı da çekiştirerek teyzesine yetişti durup çalışan insanlara bakmak hiç bir yerde hoş karşılanmazdı zaten.Teyzesi kasabaya hiç girmedi çitler boyunca yürümeye devam etti ve biraz ilerledikten sonra çitlerin yanından ayrılıp tepeyi tırmanmaya başladı.Oysa ki mira o burun kıvırdığı çitlerde yolculuklarının sonlandığını düşünüp şükürler etmeye başlamıştı bile içinden .Ve de artık babasını göreceği için mutluluk dolmuştu yüreğine.Kasaba iyice küçülünce yolculuğun bitmediğine ika olmak zorunda kaldı kardeşi hayal kırıklığı yaşamamış gibiydi.Sadece yürüyordu Maysa yemek için durdukları sürece hiç bir şeye şikayet etmiyordu da keşke onun gibi olabilseydi.Sonunda kocaman bir meşe ağacının gölgesinde taş duvarları olan kulübe göründü yolculuk sonunda bitmişti iyi de bu ev de neyin nesiydi.
Mira belki de babası buraya yerleşmiştir ve de yeni evleri burasıdır diye küçük bir ümide tutunmaya çalıştıysa da babasının atının ortalıkta olmayışı hatta bir atın barınabileceği ağıl olmayışı bu ümidi çabuk koparmıştı bahçesinden.
Teyzesi kapıyı çaldığında kapıyı oldukça yaşlı olduğu yüzündeki her çizgiden yansıyan bir kadın belirdi eşikte.Kadının gözleri bir an kısıldıysa da sonra teyzesine sarıldı hiç konuşmadılar uzunca bir süre sarıldılar.Ardından kadın onları ateşin başına çağırdı ocakta kocaman kazanın içinde yahni pişiyordu .Bir kadın tek başına bu kadar yiyeceği neden pişiridi ki ?
-Aç olacağınızı düşünmüştüm
dedin kadın .
Mira hemen başını çevirdi yüksek sesle mi serzenişte bulunmuştu bunu hiç yapmazdı halbuki.
Kadına bakmaya devam etti teyzesi onu hala azarlamamıştı bu kadar patavatsız olmasına muhakkak azar yemiş olması gerekirdi.Bir şeyler doğru değildi.Kadın gözlerinin içine bakmaya devam ederken ;
-Mira yanlış hiç birşey yok uzun zamandır seni bekliyordum dedi.
Mira Aaaaah ! diye haykırdı teyzesi ve maysa birden ona doğru döndüler.
Mira şok olmuştu kadın nasıl olur da ağzını oynatmazdı ,Teyzesine ayağını masaya çarptığı için canının yandığını söyleyip hızlıca  ocağa en uzak mindere yerleşti.
Dehşet içindeydi teyzesi onları nereye getirmişti böyle.
Kadın gözlerini ondan hiç ayırmıyordu
-Korkma Mira ,sen benim ilk kan torunumsun ve baban 18. yaş gününde seni yanıma getirerek sözünü tuttu
Miranın bir babaannesi ve bir de anneannesi vardı zaten nasıl torunu olabilirdi bu kadının.Düşünmemeye çalışmanın faydası yoktu Mira sadece düşünerek,
-Torununuz mu? diye sordu
Kadın sağ elini keten elbisesinin kollarından biraz daha çıkartıp Miraya bileğindeki mor peri dövmesini gösterdi .
-sen benim ilk kızımın ilk kızısın seni korumak için ne gerekiyorsa yapardık ve yaptık da
sadece seni özlemek en zoruydu dedi kadın ya da anneannesi ,ama anneannesi vardı küçük bir çocukken hatırlıyordu onu bir dizine yatırıp olmayacak güzellikte perilerden bahseder uykuya dalana kadar o ve maysa nın saçlarını okşardı.
Mira hiç birşey anlamıyordu
Yemekten sonra teyzesi Maysayı alıp kasabaya gideceğini söyledi burada hepsine ytecek kadar yer olmadığını Miranın zahmet vermeyeceğinden emin olduğunu söyleyip Maysanın da elinden tutup yola koyuldu.
Karaklık çökmeye başlamıştı ,bu kulübeden daha küçük taş parçaları üzerinde uyumuşlardı nasıl olurdu da buraya sığamazlardı.Mira Teyzesine seslenmek üzereydi ki Tuana yapma dedi .
Mira neden sözünü dinlediğini bilemedi ama seslenmedi teyzesine,
Kadının yüzüne bakmasına gerek yoktu dudaklarını oynatmadığından emindi tıpkı onun oynatmadığından emin olduğu gibi.
Kadın kendisiyle beraber yürümesini rica etti ,Beraberce evin arkasına doğru yürüdüler meşe ağacının arkasında kocaman beyaz mermerden bir masa ve 3 küçük beyaz taştan oluşan sandalyeler vardı birine kadın oturdu ona da sağındaki taşı işaret etti .Mira hipnotize olmuş gibi ilerliyordu sanki hayal alemi gibiydi Güneş gözden kaybolurken ya da ay gökyüzüne yükselirken hiç konuşmadılar ,Mira mermer masa üzerindeki desenleri takip ediyordu bir an sanki sonsuz yaprak desenleriydiler ama sonra kocaman dalgalar oluyorlardı .Tuana bileğini açıp ay ışığına şıkardığında mor ışıklar arasında
-ANNEEEE diye çığlık attı mira
nasıl olabilirdi annesi tuananın mor dövmesinden ve iki kanatla gökyüzüne yükseliyor olamazdı.O esnada kolunu ay ışığına çıkarıdığının farkında değildi ve mavi peri de yükseldi ışık hüzmeleri arasından .
Annesi hayır Tuananın mor perisi Annesiii
Mira ağlamaya başladı annesi ölmemişti işte birşekilde ordaydı.
Tuana elini tuttu o senin öz annen değil Mira dedi
Seni korumak için babanla uzaklara gönderdiğimizde onu da yanında yolladık ve Mor perim yanında olduğu sürece sen güvende olacaktın senin sihrin ortaya çıkmayacak mavi peri korumasız kalmayacaktı.Ama kurtlar mor periyi bulduğunda insan formunda yapabileceği çok bir şey yoktu baban zamanında yanında olamadı ve o tekrar peri olunca yerin açığa çıkmış oldu .Baban son bir ümit belki kendisini takip ederler diye yolculuğa çıktıysa da mavi perinin ortaya çıkışı seni günyüzüne çıkardı buraya dönmen gerekiyordu artık Mira dedi kadın kısık bir sesle.
Mira kadına deliymiş gibi bakıyordu ,kendi bileğindeki dövmeden yükselen perinin varlığı normalmiş herşey normalmiş gibi peki annesi değilse Mor peri öz annesi neredeydi?
Öz annesi kimdi?
Tuana elbisesinin örttüğü gümüş gibi parlayan kitabı uzattı Miraya bu senin tüm sorularının cevabı burda yazılı.
Kalkıp eve doğru yürüdü mor peri bir süre daha Miranın etrafında uçtuktan sonra o da tuananın ardından eve girdi.
Mavi peri masanın üzerine oturup Miraya bakmaya başladı
Elindeki kitapta sadece Kyria yazıyordu.
Üstelik bu kelime kendi dilinde değildi .Mavi periye neden ona anlatmadığını sordu .
Neden en azında ağladığı mezarın boş hatta öz annesine bile ait olmadığını söylemediğini sordu.
Mavi peri biraz utanarak bu yasaklanmıştı dedi.Yapabileceğim tek şey seni neşelendirmek ve korumaktı ,sana şu an bildiğinden fazlasını anlatamam ,ya da inanmadığını doğrulayamam dedi.
Mira kitabın kapağı üzerinde başparmağını hafifçe gezdirmeye başladı sadece harfleri takip edecekti kitap falan okumak istemiyordu ..

Kitap ışıldamaya başladı harfler kayboldu ve az önce tuananın oturduğu yerin solundaki taşta bir kadının silüeti belirmeye başladı...


.......ve bu gece için bizim evrenden bu kadar .....


birinci bölüm için tıklayın


ikinci bölüm için tıklayın















o An Durabilmektir Hayat

yapman gereken ile yapılması gereken arasındaki fark yapmak istediklerindir.


engin denizlerin ortasındaymışsın gibi
günlerce susuzluktan kuruyan dudaklarla baktığın güneşi
hırçın dalgalara direnirken aramak gibi

sadece bir dakika koşturmacayı durdurmak için oturduğun bankı düşün mesela
sen oturursun ,bir şeyleri beklemek için değil,herhangi bir not yazmak için değil,
biriyle konuşmak için değil sadece oturursun o an ve sakince gökyüzüne kaldırırsın başını
kocaman çınar ağacının gövdesini takip edersin yukarılara kadar
hafif bahar meltemiyle yapraklar dans ederken boşluklardan gözlerini kamaştıran güneşle inatlaşırsın
sen gözlerini kaçırmak için oturmadın ki
gülümser sana güneş her boşluktan
sanki ne hissettiğini anlıyormuş gibi
etrafında koşturanları umursamazsın
oyun oynayan çocukları
ileriki bankta aşkın ilk bakışlarını
sen sadece durmak istiyorsun o an
yalnızca bir kaç dakikalığına durabilmek
bazen hayatın içinde durabildiğin anlar yalnızca senin
yalnızca durabildiğinde nefes alabiliyormuşsun gibi





22 Kasım 2015 Pazar

Yangın Yeri

Hatırıma geldi şimdi çok güçlü bir anı şunu okuduğumda
Akşam üstü idi vardığımızda yangın yerine,Büyük alevler yoktu artık sadece korlar kalmıştı hatta gün ışığında küller yanan hiçbirşey kalmamış gibiydi.Sadece heybetli duvarlar,yıllara acılara dayanmış heybetli duvarlar vardı

Ateş yoktu sıcaklık yoktu sadece siyah taşlar,sonra usulca çöktü gece ,orada dikilip yangın yerine bakarken ,gecenin karanlığında korlar parladı hiçbirşeyin söndüğü yoktu,Tüm anılar tüm güzel şeyler tüm çocukluğum oradaydı ,o korların arasında parlıyordu ...


Bir yıkıntı her yerden yıkıntıdır,hayata başka açıdan bakamazsınız eğer gördüğünüz sadece yıkıntı ise.Ve zaman her yıkıntıyı sarıp sarmalamayı tamir edemese bile boşlukları doldurmayı bilir.Üstelik zaman öyle sessizce çalışır ki siz bunu farketmezsiniz bile ,yanan boşlukların dolduğunu ,o sizi boğan hüzün dalgasının çözüldüğünü derinlere gömüldüğünü yerini yeni umutların aldığını farketmezsiniz bile.Ve sonunda zaman işini bitirdiğinde yine korları bilirsiniz görmüşsünüzdür ama güzel şeyler koyulmuştur tüm boşluklara bir şey hariç,çocukluğunuz...



çocukluğum o rumlardan kalma taş evle yanıp kül olduğunda ben üniversitedeydim,derin yaralar hissettirmeden açılır ve kanar sürekli,zaman tamir eder mi ?
tamamen değil,
yine kanar elbet tüm yaralar fakat sizin göremeyeceğiniz kadar derine gömülmüşlerdir artık,
sonra bir gün bir cümle bir duygu sizi diplere kadar çeker yine...

Hatırlayabilmek her zaman güzeldir iyiyi de kötüyü de...

O tarihlerde karaladığım bir şeylerden...

Özlemek nedir sence?
Yokluğunu hissetmek mi?
Özlem nedir sence?
Sensizken gözlerimi her kapadığımda
     Seni görmek mi?
Yanımda olamadığında dahi
       Hep seninle olmak mı ?

Eğer özlem bu değilse,
Özlemek bu değilse;
      Ben seni hiç özlemiyorum ...
                               16/08/2002    01:09(A.M.)









15 Kasım 2015 Pazar

Habitat 66

En sevdiğim mimari tasarımlardandır kendisi;habitat 66
Yıllardır bilirim kendisini bilmeyenler google sorsun o benden iyi bilir zira hevesim yok anlatmaya
sadece bir resmini koymalıyım konunun özünü yakalamak adına.


Tasarım böyle.
Şimdi bu fotoğrafla ilgimize gelelim olay zihin kalesi,mevzu bahis olan kaleyi düzenli tutmak işlevselliğini arttırmak için çok saçma işlere el atmışlığım ve de çok mantıklı seçimler yapmışlığım vardır fakat şu an durum bu
zihnim tam olarak bu fotoğraftaki gibi.
üstelik de ben temeli tasarlarken tasarımda olmayan ekstra katlar, ekstra bölümler ,odalar ,konular,sorular ve de cevaplar hatta
hepsi kendisine birer bölüm açmış ve de baskı yaptıkça yapıyorlar temele ,
Önce temelin mi direnci kaybolur yoksa olay sadece kısmi çöküüşle mi kalır bilmiyorum ama
bir noktada çöküş olacağı kesin
tasarımımda olmayan noktaya ne kadar çıkabilirim ki?
 kim çıkabilir ki ?
bitirmem gereken rapor bana bakarken burda ne arıyorum şu an ve de ne diye habitat a hatta sıfır enerji binaları araştırıyorum bu da hayatın gizemi sanki ömrümde bir kere bile sıfır enerji tasarımlı bina yapacağım.
hah!
o tren kaçalı çok oluyor.
ben bu aptal binaları analiz etmeye gereksiz muhabbetlere girmeye ,zamanımı heba etmeye sanki Allah bana bol keseden vermiş gibi zamanımı dağıtmaya devam edeceğim.
Bazen yok daha spesifik olalım ,terminal mahallesinde o evin terasından fırtınalı gecelerde çimento fabrikasının müsaade ettiği kadarıyla karadenizin fırtınalarını izlerken ,gecenin karanlığında uzaklarda çakan şimşekleri ya da yıldırım o mesafeden anlayabilmem imkansızdı o zamanlar,
daha ne kadar zamanım kalmış olabilir ki bu dünyada?Aradan 18 yıl geçmiş ...Öngörümde pek de sağlam tahminlerde bulunamamış olduğumu anımsıyorum ...
Belki bu yazıyı rapora koyup çevre şehirciliğe yollamalıyım dosyayı şimdi onlar düşünsün notuyla :P
Şükür...





9 Kasım 2015 Pazartesi

Oyun bahçesi

Dünya kocaman bir oyun bahçesi ya hani derinlerde vardır ya bu inanış
Keşke acı gerçeği hiç görmese insan yalnızca sabitlenmiş bir oyuncak olduğunu...
Az ötedeki bankta oturamazsın,
Karşındaki ağaçtan sızan gölgeye sığınamazsın
Ve o çeşmede hiiiç durmadan akan sudan kana kana içemezsin
Sen alanın kahramanı değilsin...

posted from Bloggeroid

26 Ekim 2015 Pazartesi

Yanılsama

Her nefes başka bir yanılsama
Her hayat apayrı bir gerçeklik

Sanırsın ki tüm grileri sen bilirsin ya da sanırsın ki tüm siyahlar senle renklenir.

Ne büyük yanılsama şu ben merkezcilik.

Sanırsın ki her hayat senin yolundan geçer
Sanırsın ki tüm doğrular senin tartında durur

Ne büyük yanılsama şu gurur!

posted from Bloggeroid

6 Ekim 2015 Salı

Keep it under controle

I'm thinking about my future recently
And i find a way to keep it under my controle
Follow that path and won...
One more little step each time
And forward step by step
The future is coming on...

Take away thirth and fourth people from your life and than you can have controle your own life unless you're not!

Today is shuffle day ,i gave myself to find a new song .
A song for a reason to keep walking
posted from Bloggeroid

29 Eylül 2015 Salı

Shadows' land...

I want to be hero one of the fairy tales.
It doesn't matter what it be just i want to be a hero who saves someones life ore someones true love.
Anyway whats the true love,who knows i'm not sure.
I just believe i must believe eveyone must believe!
If you dont believe it stays in shadows with others...
posted from Bloggeroid

28 Eylül 2015 Pazartesi

Öyle bir dost ki yeşilim

Dostu olmalı insanın uzağındayken de acısını kalpten duyabilen,
Dostu olmalı insanın yanına geldiğinde ıstırabını yürekten hisseden,
Dostu olmalı ki insanın tüm dünyayı yakıp kül etmesin ıstırapla,
Öyle dostu olmalı insanın,aynı tasayı hep ilk kez dinleyen,
Öyle bir dostu olmalı ki insanın deniz gibi hırçın,deniz gibi dobra
Ama öyle bir dost olmalı ki sana sen söylemeden gelmeli

posted from Bloggeroid

25 Eylül 2015 Cuma

Küçük şeyler

Küçük şeylere o kadar çok kıymet verdim ki
Büyük hiç bir şeyi ihtiyaç görmedim
Ve o kadar küçükdü ki bana mutluluk veren şeyler ,o kadar küçükdüler ki kıymet görmediler :(

posted from Bloggeroid

20 Eylül 2015 Pazar

Eğer...

Dünyamı yeniden oluşturabilseydim,
Çile çile mavi iplik alır kocaman bir okyanus örerdim önce
Sonra birkaç ton yeşil ve eşsiz ormanları örerdim başları göğe değen
Sonca kalp kırmızısı çatı örerdim mavi pencereli beyaz evim için,
ve bir kahverengi köpek örerdim çocukluğumda sahip olduğum gibi
Koşardık tepelerde yalın ayak yumuşacık çimenler okşardı parmaklarımı
Dünyamı yeniden oluşturabilseydim eğer
Hep bahar olurdu mevsim hiç sonbahar olmazdı
Üzülmezdim sararan hiçbir yaprağın ardından
...

posted from Bloggeroid

16 Eylül 2015 Çarşamba

Yalan

Göz görmeyince gönül katlanır derler ya YALAN
Gönlün hiçbir şeye katlandığı yok aslında
Gönlün çok canı yanınca başlıyor acıyan yere duvarlar örmeye, bir daha görmemek için
AMA Yine de acır
Acı geçmez de görmezsin
Gönül hiç bir şeye katlanmaz aslında ...
posted from Bloggeroid

14 Eylül 2015 Pazartesi

Sonbahar

Bahar nasıl ki aşk ise sonbahar da hüzün demek.
Sarının tüm sıcak renkleri ,kahverenginin hüznüne bürünürken insanın içini kaplayan keder son demek.
Bitiş demek ,bir ömrün bitişi demek.
Baharda filizlenen her hayat sonbaharda sonlanmaya mahkum.
Ve her bitişin üzerini örmek için kış tüm beyazlığıyla bekler kapıda.

posted from Bloggeroid

10 Eylül 2015 Perşembe

GÜMÜŞ [-2-]

Mira uykusundan uzaklardan gelen kurt ulumalarıyla uyandı,yavaşça kalktı ve kampa doğru ilerledi güneş daha doğmamıştı ama kamptan uzaklaştığı farkedilsin istemiyordu.ateşi canlandırıp yanıbaşına oturdu.babası yanında olsa başını dizlerine koyup uykusuna devam edebilirdi.hah o da teyzesi uyanana kadar sürerdi ki işte uyanmaya başladı sabah çayı için suyun ısındığını görünce kocaman gülümserdi teyzesi.her ne kadar miraya ve kardeşine ketum davranıyor olsa da mira teyzesini severdi.teyzesi onun isim annesiydi ve onaltıncı isim gününde çok güzel bir kolye hediye etmişti miraya ,anneannesinden teyzesine geçen kolye değerli birşey değildi aslında ama aile tılsımı gibiydi,teyzesi kolyeyi günün birinde kendi kızı için saklamamış miraya vermişti.mira kolyeyi o günden sonra hiç çıkarmamıştı (kolyenin şekline karar veremedim ileriye bırakalım şeklini).
kahvaltıdan sonra yola koyuldular önceki günlerin aksine tempoları çok iyiydi,teyzesi gerçekten de onlar kadar hızlı hareket ediyordu ve yalnızca yemek yemek için mola veriyorlardı,akşam olduğunda neredeyse bir haftadır yürüdükleri yoldan fazlasını yürümüşlerdi.mira içinden mavi periye teşekkürlerini gönderdi.
Bu tempoyla ilerleyebilirlerse belki iki üç güne kadar kasabaya varabilirlerdi.belki babası günlerdir onları bekliyordu



....devam edecek....
posted from Bloggeroid

5 Eylül 2015 Cumartesi

GÜMÜŞ [-1-]

Mira uzandığı yerden artık rahatsızlık duymuyordu .bir süre sonra yatağınızın toprak ya da çimen olmasını önemsemiyorsunuz. Teyzesi çoktan uyumuştu, zaten başını yasladığı gibi uyurdu.küçük kardeşiyle biraz sohbet etmişlerdi, her gece uyumadan önce küçük kardeşi hep babasını sorardı .mira da babasının ne kadar kahraman olduğundan bahseden bir hikaye anlatırdı ve daha hikaye bitmeden kardeşi uykuya dalmış olurdu . Kendisi de bu kadar kolay uykuya dalabilmeyi isterdi ama babası gittiğinden beri uykuya yenik düşmesi saatlerini alıyordu.
Kamptan uzaklaştı ve ağaçların arasındaki açıklıktan ay ışığının vurduğu taşın üzerine oturdu.ay ışığı yalnızlığını alıyordu ,tüm mutsuz düşüncelerini siliyordu sanki ve tabii ki sırrını saklıyordu.bu gece dolunay vardı her dolunayda olduğu gibi gizli arkadaşıyla görüşmek için biraz daha bekledi ay iyice yükseldiğinde sağ avucunu açtı ,ay ışığı avucundaki küçük mavi dövmeyi aydınlattı ve saniyeler içinde avucu parıldamaya başladı, arkadaşı mavi peri küçük kanatlarını çırparak gökyüzüne doğru yükseldi .
Küçük perinin gülücükleri onu çok mutlu ediyordu sanki bu sınırlı esaret onun laneti değilmiş gibi her dolunayda çok mutlu bir şekilde çıkıyordu ortaya.miraya ne kadar ilerlediklerini sordu, nerede kamp kurduklarını, ne kadar daha yolları kaldığından bahsettiler.bir daha ki dolunaydan önce kasabaya varmayı planlıyorlardı ama teyzesi çok çok yaşlıydı, sanki yola çıktıklarından beri daha da yaşlanmıştı.çok yavaş ilerleyebiliyorlardı ve teyzesinin sık sık durup dinlenmeye ihtiyacı oluyordu.mavi peri avucuna bir şişe bıraktı ve bunu teyzesinin suyuna karıştırmasını söyledi .mira bunu yapacaktı çünkü ne zaman bir ilaca ihtiyacı olsa bu minik şişeler beliriveriyordu,kardeşini yılan soktuğunda çok korkmuştu ama şişedeki sıvıyı içince çabucak iyileşmişti .neden yalnızca dolunayda ortaya çıktığını ya da daha önemlisi neden onun elinde olduğunu söylemese de babası gittiğinden beri ortaya çıkan bu mavi periden hoşlanıyordu.daha da önemlisi güveniyordu ona,Mavi şişedeki sıvı parlıyordu bu teyzesine güç verecek bir şey olmalıydı.
,babası uzaklara gitmesi gerektiğini söyleyip yanlarından ayrıldıktan iki gün sonra, herkesin uyumasını beklemiş ve annesinin mezarını ziyarete gitmişti.Babası gittiğinden beri annesinnin yokluğunu daha da çok hissediyordu ve orada uyuyakalmıştı.Gözlerini açtığında avucundan mavi ışıklar yayılıyordu ,rüyada olmadığını anlaması epey vaktini almıştı. Mavi peri neden o an ortaya çıktığını söylememişti yalnızca dolunayda ortaya çıkacağını, hep yanında olduğunu ,ona yardım etmek için geldiğini söylmişti.O sabah doğduğundan beri avucunda olan dövmenin nedenini teyzesine sormuş ,teyzesi ona sanki neden üçüncü bir gözü olduğunu sormuşçasına şaşkın şaşkın bakmıştı ,sanki elinde mavi bir dövme olması çok normalmiş gibi bir de dolunayda mavi bir perinin avucundan çıkabildiğini öğrendiği o gecenin üzerinden sayısız dolunay geçmişti.Perinin dediği gibi yapmış ve kimseye ondan bahsetmemişti ama kafasında soru işaretleri her gün daha da artıyordu.

babasını da soruyordu her defasında ama  peri onun nerede olduğunu bilmediğini sadece iyi olduğundan emin olduğunu söylüyordu.Bundan nasıl emin olduğunu sormak istemiyordu ona güvenip iyi olduğunu düşünmek içini biraz rahatlatıyordu.
Maysa olanları anlayamayacak kadar küçüktü, çıkmış oldukları bu yolculuğa macera gözüyle bakıyordu ablasının ateşin yanına uzandıklarında anlattığı kahramanlık hikayelerinden biriymiş gibi.
Teyzesi  sadece babasından gelen mektupta yazanları uygulayıp yola çıkmıştı sanki yüzyıllardır yoldaymış gibi geliyordu ama yolculuğun sonuna yaklaştıkça onları neler beklediğine dair endişeleri de artıyordu.
Peri ona rahatça uykuya dalabilmesi için başka bir dilde şarkı söylemeye başladı yine ninniler için büyük bir kız olduğunu söylemeye çalışmaktan vazgeçeli çok oluyordu.uzandı, sözlerini anlayamadığı bu şarkının çok tanıdık gelen ezgisine bıraktı zihnini ,uykuya dalmak rahatlatıcıydı ve de endişesiz...




....devamı gelecek...


paralel evrene geçebilmek için uykuya dalmam gerekiyormuş



 ikinci bölüm :   GÜMÜŞ [-2-]


 üçüncü bölüm:         GÜMÜŞ [-3-]


posted from Bloggeroid]

2 Eylül 2015 Çarşamba

Strateji dediğin böyle bişiy

yıllar önce oynadığım age of empire oyununda favori stratejimdi Türkiyenin şu an yaşadığı; oyuna başlarsın kendine tüm oyuncuları dost işaretlersin ki sen gelişip güçlenene kadar kimse sana saldırmaz kaynaklarını kurutmaz askerini öldürmez cephaneni yoketmez , yeterli kaynağa ulaştığında da düşman şehirlerine top atan kuleler dikersin stratejik noktalara bir sürü dost olduğundan inşaatçıların rahhat çalışır yapılarını tamamlarsın ve artık hazırsındır ayarları açarsın bir tıkla tüm dostları düşman yaprsın ve güm saniyeler sonra pc kontrolündeki köyler düşman varlığı kuleleri farkedip askerleri yollar ama top atışları üs merkezini yokeder ve sen askerlerini sadece geri kalanları temizlemek için yollarsın , evet pis bir strateji t ama yenme odaklı olduğunda neden olmasın ki değil mi ? Şu an Ülkemizde yaşadığımıza ne kadar benziyor değil mi olay ,yıllar önce bırakılan mayınlar üzerine asfalt çekilmiş(vergilerimizle) yollarda patlıyor vergiyi ödeyenlerin evlatları şehit oluyor barış adı altında iş makineleriyle devletin sağladığı tuzaklar hazırlanıyor yine senin veya benim oğluma....

1 Eylül 2015 Salı

Ruhu özgürleştirmek



Ruhu özgürleştiren en basit şey bir ilmek bir ilmek daha...


"Sevdiğine Sözü Olan Bir Kilim Dokur
Kilimin Dilinden Ancak Anlayan Okur
Sırlarımı Verdim Sana Sevgimi Verdim
Şu Gönlümü Kilim Yaptım Yoluna Serdim"

Türküyü mobilden ekleyebilmek kolaylık olurdu size tüyo
Fatih kısaparmak+kilim ve ara :)
posted from Bloggeroid

31 Ağustos 2015 Pazartesi

Elektrik kesilince

''Dursun zaman dursun diyorsun da
Oyun değil ki yaşamak
Sen inanmasan da bi son var anla
Herkese inat...''


Daha bi duygusala bağladım azcık...

1 Eylül

Yani yarın tüm yapraklar için solmak mantıklı bir sebebe bağlanıcak,

19 Ağustos 2015 Çarşamba

Akıtmak çözüm

Damara baskı yapan kanı
göz kapağını zorlayan gözyaşını
ve de hayatına baskı yapan her kişiyi


akıtmak ve kurtulmak
her baskı yüktür !

bu da burada kendime not olarak dursun yıllar sonra okunmak üzere ve ben bileceğim sadece kelimelerin anlamını

ve sadece ben bileceğim zihnimin nerede olduğunu kalbimin nerde uyuduğunu ve aslında nerde olmak için dua ettiğimi
tüm bunları bir yaradan bilecek bir de ben
iki kişinin bildiği sır değildir
kişi olmadığıma göre bu sır olacak kalacak...


''derdime çare baytarım yok
dengeme destek tut ki durayım
şafak güneşim fermanı geçer acı tatlı zamanın sancısı

melek bir yandan şeytan bir yandan
başım zindan yokluklar bu kaçıncı şikayetim bilmem ...''

Bir özetim yok ki başlığım olsun!

Deli kızgınım hayata
Yok yok kendime
Belki de sadece kırılmışımdır
Sanmam kırgınlık acıtmaz bu kadar
İmdat be dünya dönmesen mi bir süre
Ya da ben uzaklarda dursam mı azcık

Uzaklar dediğim öyle çok çok değil bak iki adım belki ama ötede
Burada değil azıcık ötelerde

Paralel bir evrenim vardı benim şuralarda bir yerde duruyordu kutusunda bazen açıp saklandığım

Şimdi burdayım sadece burda ve yalnız ve evrensiz

Bir tatlı huzur almak dediğin kaç saatlik yol ki

İsyan etmwk neye yarar herşeyiiiiin bedeli var
Şu direksiyonu halledeyim benden sağlam dolmuşçu olur bak söylemedi demeyin arkadaş!

10 Ağustos 2015 Pazartesi

Yaşadığım ülkem özet :(

Şu yaşıma kadar gördüklerimin
siyasi belgesel adı :memleketin içine nasıl edilir

Bölüm1:tek derdi giydiği, yediği, içtiği, tuttuğu, bindiği olan bir nesil yetiştir

Bölüm 2:askerin elini kolunu bağla

Bölüm 3:halkı kendisini koruyan kolluk kuvvetlerine düşman&duyarsız yap

Bölüm 4:böl parçala yut

Tarihinden ders almayan tek millet olduğumuza bahse girerim!!!!!

Sahip olamadıklarımıza duyduğumuz haset, zihnimizdeki cehalet, kalbimizdeki nefret sonumuz olacak

Allah yar ve yardımcımız olsun ...

29 Temmuz 2015 Çarşamba

Tarih notu

Çarşamba 2015,dehşet sıcak bir gün,her yerde sıkı güvenlik aramaları ve bir milyon arap var,
serin bir zirve bulsa insan
 ve hep orda kalsa ıssız dağları,
uzak yeşilleri ve erişilmez maviyi seyretse ,
insan selinden uzak ,
bunaltıcı şehir sıcağından uzak....


"
Geçip giden zamanları
Bir yerlerde bulsam
Sonra üzülsem
Üzüldüğüme üzülsem
Gözyaşıma dalıp dalıp
Seni hatırlarım

Gittin şimdi sen
Yoksun yanımda
Bir şey istemem
Neye yarar hatıralar

"

12 Temmuz 2015 Pazar

Hayal

Hayal,senin olmayana sahip olduğun evrendir.
Bütün paralel evrenler gibi mutlu eder gözlerini kapadığında teşvik eder harekete.

25 Haziran 2015 Perşembe

Kısa hikaye 1/2

Geciktirdikçe cümleler kayboluyor zihinden halbuki dün gece ne kadar canlıydı romanımın konusu ve ana karakterleri...
...
Yıllar sonraydı çok başka bir şehirde bir teleferikte karşılaşmışlardı ikisi de inattan geri adım atmamış aynı vagona binmişlerdi.vagonun karşı köşelerinde oturmuş şehrin farklı taraflarına bakıyorlardı ama aynı şey görüyordu ikisi de bu tesadüf neydi?
Yıllar sonra sahi neden bu şehirdeydiler ki?
Zihninde sürekli bu soru dönüyordu adamın.
Hadi kendisi ilk kez nereye gittiğini düşünmeden seyahat ediyordu günlerdir o neden burdaydı.parmağında yüzük yoktu belki de evli değildi.bunu neden düşünmüştü ki şimdi onlar aynı vagona binmiş iki yabancıydı sadece.saçları uzamış hiç bu kadar uzun görmemişti saçlarını ,aralarına aklar mı düşmüştü sahi gençti neden aklar düşmüş ki o kuzguni saçlara...
Daha yakından bakmak için kız ayağa kalkıp cama yaklaşır.
Son bir kez bakmak istemiştim şehre neden burdaki diye düşündü genç kadın içinden.akşam uçağı vardı yurt dışındaki iş teklifini kabul etmişti yıllardır ertelediği hayaliydi bu iş ve tam zamanında yine çıkmıştı karşısına.yıllardır yaşadığı bu şehre saklandığı bu şehre son bir kez bakmak istemişti sonra gidecekti nasıl olur da hemen yanında olabilirdi yıllardır saklandıktan sonra tam gidecekken bu kadar yakınında hissedince ne yapacağını şaşırmıştı.
Onunla ilk karşılaşmaları geldi aklına o seçmeli dersi kredisini yükseltmek için almıştı yaz döneminde ve karma bir sınıftı birçok bölümden yüzlerce öğrenci vardı,salona ilk girdiğinde tek boş yer delikanlının yanıydı ve mecburen yanına oturmuştu ,ders arasınde kendisiyle sohbet etmesine çok mutlu olmuştu sonrasında beraber otobüs durağına kadar yürümüşlerdi bir sonraki derste de arkadaşlıkları devam etmiş dönem başlayınca da görüşmeyi sürdürmüşlerdi.
Çok ince düşünceli efendi bir gençti ona büyük saygı duymuş ve çok sevmişti genç kız.
Bunları hatırlamak kalbini acıttı genç kadının bir önemi yoktu ki bunların geçmişte kalmıştı hepsi,belki sadece onun zihninde sürdürüyorlardı varlıklarını.
Kabinin camına güneş vuruyordu genç kadının vücudu siyah bir silüet gibiydi şehrin görüntüsünün önünde onu o kadar çok aramıştı ki belki hayal görüyordu genç adam orda durmuyordu ilk aşkı ,hayal görüyordu sık sık gördüğü gibi yine onu bulduğunu hayal ediyordu.
Ama çok gerçekçiydi orda olabilir miydi gerçekten içindeki isteğe karşı koyamayarak ayağa kalktı genç adam saçlarına götürdü ellerini,irkildi genç kadın ama kaybolmadı ordaydı karşısındaydı işte,ellerini saçlarının arasından geçirdi genç kadını kendisine çevirdi gözlerinden yaşlar süzülüyordu ama ordaydı işte aşkını bulmuştu kendisine çekti genç kadını ve yılların özlemiyle öpmeye başladı onu,
Genç kadın ne hissedeceğini bilemiyordu elleri saçlarına değince genç adamın, ondan kaçışı geldi aklına ,delikanlı son sınıftaydı tanıştıklarında okulu bitirip askere ordan da yurt dışına çalışmaya gitmişti genç kızla kurmayı planladığı gelecek için çok çalışıyordu bu arada da kız son sınıftan mezun olmak üzereydi .bir gün çocuğun annesi kantinde kızın yanına gelmişti, tanışmamışlardı ama kadını tanıyordu genç kız o gün hayatının en kötü günüydü bir kaç hafta sonra mezun olmuştu okuldan ve ilk bulduğu şehirdışı işi kabul edip uzaklaşmıştı ordan ve o günden sonra hiç haberleşmemişti delikanlıyla.
Şimdiyse hiç ummadığı zamanda tam da ülkesini tamamen terkedeceği sırada çıkmıştı karşısına ve saçlarını okşuyordu elleri usulca sanki biraz daha bastırsa kırılacakmış gibi dokunuyordu saçlarına ,gözlerine bakma dürtüsüne engel olamamıştı genç kız ve döndüğünde adamın gözlerinde öyle büyük bir hüzün ve acı vardı ki gözyaşlarını artık tutamamıştı tam da o anda gelmişti öpücüğü.
Hayat öpücüğü gibiydi son anda gelen ve kurtaran adam sıkıca sarılmıştı genç kadına sanki biraz gevşetse ellerini kollarının arasından kaybolacakmış gibi korkuyordu.
Genç kız başını göğsüne yasladı ve sıkıca sarıldılar bilbirlerine hasretle...

....

Şimdilik bu kadar gesini anımsarsam bir gün yine yazarım bir de isim bulmak gerek şimdi buna :)

23 Haziran 2015 Salı

KaktüS

Kaktüsüm var benm geöen yıl almıştım ofiste cam kenarımdaki bol güneşi değerlendirsin diye.
Kaktüs dediğm de kanve fincanı kadar bir saksıdan be serçe parmak duruyomuş gibi bişiy adı kaktüs ama dikenleri bile var .
Kaktüs dediğn haftada bir su verilir ya hani ben her gün hatta her canım sıkıldıkca suladım bunu
Sonuç şu an salonumda elimden düyük yaratık misali bir bitki var adı kaktüs.
Şimdi bu iyi güzel de ilerde kitapda yer vermeyi planladığım denemelern arasında ne işi var bu kaktüsün o da zihnimde bana kalsın...

Dur

Dur,
Nefes al,
Etrafına bak,
O an sana yollanmış bir güzellik vardır tam da ihtiyacın olduğunda...
Sen yeter ki
Dur ve Nefes al...

16 Haziran 2015 Salı

Ne bilirsin ki ?

Kişiliğim, hayatım hakkında konuşabilirsiniz.
Fikir yürütebilirsiniz.
Beni öyle böyle sanabilirsiniz.
Ama emin olamazsınız.
Sizin hakkımdaki yorumlarınız, sanmalarınız
benim gerçekte ne olduğumu değiştirmez.
Baktığım yeri söyleyebilirsiniz
ama ne gördüğümü asla...

12 Haziran 2015 Cuma

Sadece "bir an" için

Neredeysen, ne yapıyorsan bırak
bir nefes al
ve kapat gözlerini....

Acelen yok yürüyorsun sadece ,sağın solun koca koca ağaç gövdeleri ile dolu,
bir adımın gölgeye basıyor öteki parlak gün ışığına yürüyorsun yavaşça,
geçen sonbahardan kalma kuru kahverengi yapraklara basıyorsun ,sabah çiğinden ıslaklar hala hiç ses çıkmıyor sen yürürken,
sadece sen ve zihnindekiler yürüyorsun aheste,
Bir nefes için otur şuracığa kütüğün üzerindeki yosunların hemen yanına,
Kaldır başını binlerce yaprak var senle gökyüzü arasında ve aralarından gün ışığı kamaştırıyor gözlerini,
Hareler var her yaprağın ardında sanki her ışık gerçekliğe çağırıyor seni,
Haydi kalk devam et burası değil yerin diyor ışık ve kalkıyorsun,
Sanki ışığı bulmak zorundaymışsın gibi yürüyorsun şimdi,sanki bir adımın geç kalsa sonsuza kadar yetişemeyecekmişsin gibi hızlı adımların,
Takılıp düşüyorsun bir başka yosunlu kütüğe,
Orman artık huzur vermiyor,sessizlik huzur vermiyor zihnindeki sesler bile susmuş sanki onlar da nefeslerini tutmuş ışığa ulaşmanı bekliyorlar,
Bu çok anlamsız evet ışık tüm yol boyunca ordaydı taaa ki sen sıcaklığını içinde hissedene kadar yokluğunu bilmiyordun,
Acı vermiyordu,
Şimdi yokluğunu biliyorsun,hissettiğin sıcaklık koca bir boşluk olarak ağırlaşıyor seni dibe çekiyor,
Daha hızlı yürüyorsun ağaçlar azalıyor kütükler kalmadı çimenler başladı yaz çiçekleri tek tük görünmeye başlamış,
Ulaşacağına inancın tam ışığa gidiyorsun ve işte orda,
Ormanın kenarında ışıktan gözlerin kamaşıyor,
O kadar hızlanmış ki kalbin koştuğunu yeni farkediyorsun,
Gördün ya boşluk kayboluyor ne de olsa orda ya,
Yavaşlıyorsun ve yanındasın işte, dönüyor,
Gülümsüyor,
Gülümsüyorsun,
Yokluğunun sessizlik olduğunu bilmiyor,
Işık olduğunu bilmiyor,
Boşluğun yükünü bilmiyor,
Ve yeniden ısıtan umudu,
Ama orda ne de sıcak gülümsüyor,
Orman karanlık dönüp bakmaya korkuyorsun ama biliyorsun orman soğuk,
Sen ışıklasın,aşklasın burası sıcak ....

Şimdi nefesini ver ve
Aç gözlerini
Işığın nerde?

Değişir

Gidilen yol değişir
Yol arkadaşınız değişmez

Yol arkadaşınız var mı?

5 Haziran 2015 Cuma

Islandın mı hiç

Saçlarından süzülen damlaları umursamadan ıslandın mı hiç?
Gözlerin göremez olsa da gözlüklerini çıkarmadan ıslandın mı hiç?
Bir adım bir adım derken akan ırmaklarda sürükleyerek ayaklarını birbiri ardına ıslandın mı hiç?
Nasıl olsa hava sıcak yağmur da sıcak deyip hasta olmaktan korkmadan başını kaldırıp gökyüzüne ıslandın mı hiç?
Şimdi yanımda olsaydı tek eksiklik aşk aaaaah aşk deyip ıslandın mı hiç?

Güne başlamak

Birçoook giden
memnun kiii yerinde
Çoooook seneler geçti
Çoooook senrler geçti
dönen yok seferindeen

3 Haziran 2015 Çarşamba

Gitmek isterdim...

Köyüme :)

Köyüme gitmek isterdim ama şu anki haline değil ben çocukkenki hali ,eski taş evimizin hala var olduğu,çatı arasında yatağım olan ,gece uyumadan önce bütün vadide yalnızca tek tük sokak lambalarının ışığı olan gözlüksüz baktığımda sanki yıldızlar yeryüzüne inmiş gibi hissettiren o duygunun hala olduğu zamana :)

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Dur ve Dinle

Kapat gözlerini sislerin adım adım yukarılara tırmandığı o köyü düşün
saatlerce kaybolduğun o sessiz ağaçlık alanları düşün
sarı aptal köpeğinle katettiğin yolları düşün
aynı kişisin sen aslında aynı yerde olmaman seni değiştiremez
sadece biraz yorgunsun
yine kayboldun hayat koşuşturmacasında
içindeki sen uzaklaştı biraz sana ama gitmedi gitmez bir yere orda
sadece dur
kapat gözlerini
dinle sisin yavaşça yükselişini
yükseldikçe netleşen tepeleri düşün
sanki bembeyaz bir denizdeymişsin gibi hissettiren yumuşak beyazlığın yerini baharın yeşiline bırakışını düşün
bunu yapman çok kolay gördün bunları sen yaşadın defalarca
uzandın dedenin yanına ve izledin sislerin koşarcasına göğe yükselişini
ve tepelerdeki tek tük evlerin netleşmesini
koşuşturmacada kaybolunca da aynı şey oluyor sisler kaplıyor her yanını odaklanmakta zorlanıyorsun ama sorun değil dur ve nefes al
dur ve dinle
senin en az gördüğün andan itibaren sis aslında gidiyor
gidiyor ve sen yine görüyorsun her şey yerli yerinde
yeter ki dur ve dinle...

bu gün için bir şarkı ekleyeyim tarihe not düşmek gibi olsun



Zaz - Les Passants -Studio version

23 Mayıs 2015 Cumartesi

Kontrol

Tüm olasılıkları hesaba katmaya çalışırsın
Olasılıkların hepsine muhtemel sonuçları göz önüne alırsın,
Sonra , sonra tamamen hesaplamalar dışı bir yerde bulursun kendini...

Ve ,
Bu olur ,
ve ,
Normaldir...

Normal olmayan, muhtemel sonuçlara ulaşma çabasında aşırıya kaçmaktır,
Yapılmasını söylediğin şeyin yapılıp yapılmadığını kırk kere kontrol edip kırkbirinci kontrolü yapmadığından söylediğin şeyin yapılmamış olmasının sorumluluğunu duymaktır normal olmayan,
Çıkardığınız yol haritasına uydurmaya çalışmaktır insanları normal olmayan yapacaklarını söyleseler dahi,
Normal değildir kontrol etme güdüsünü kontrol edememek,

Bazen yolcu koltuğunda oturmak ve tüm yolculuktan keyif almayı hayal edersiniz ve bu çok normaldir...

Her zaman herşeyi kontrol etmeye çabalamak normal değildir ,

Ve,
Çok yorucudur...

Bazen sadece çimenlerde uzanıp alerjinin size yavaş yavaş yaptıklarını düşünmek gayet rahatlatıcı ve normaldir...

21 Mayıs 2015 Perşembe

diğer açı

Orda olmalı muhakkak oralarda biryerlerde,
Bir şimşek daha çaktı çook uzaklarda ve bir tane daha,
Yalnızca bir saniyeliğine gerçekti açık seçik görülebiliyordu,
Yine karanlıklara gömüldü sanki yokmuş ve hiç varolmamış gibi,
Varlığına inancını koruyordu oradaydı az önce görmüştü,
Ama neden hareket etmiyordu öylece durmuş üzerindeki şimşeklerle aydınlanıyordu,
Hareket etmek zorundaydı muhakkak edecekti
hareket edecek ve kıyıya yanına gelecekti
Işığı çok soluktu ama ordaydı kocaman karanlık dalgaların arasında salınırken varlığını sürdürüyordu ışığı,
Gelecekti kıyıya yanına gelecekti gece ne kadar karanlık olsa da, fırtına ne kadar setr olsa da, ışığı varlığını sürdürecek ve yanına geri dönecekti, muhakkak geri dönecek ve limanın güvenli kıyılarına demir atacaktı,
Bunu hep yapıyordu kıyıdan uzaklaşıyor bir fersah bir fersah daha derken zar zor seçilecek kadar küçülüyordu bazen
Ama her zaman dönerdi,
Yine dönecek ben durda inancımı koruduğum sürece muhakkak yanıma dönecem ben ışığımı koruduğum sürece beni görecek ve bana geri dönecekti,
Hep dönerdi...

...

......
Felsefeme deniz fenerinin gözünden hiç bakmamıştım onun hikayesi de hayat gemim kadar umutlu ve hüzünlü....http://24saattenibarethayat.blogspot.com.tr/2011/01/ben-bir-gemi-kaptanym.html?m=1

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Yaş(lıyım)

Gözlerimde yaş mı, uzun zamandır yok...
Ağlamak güzel huzurlu
Ama yaş ım bu diil baya baya yaşım
Yirmilerimi anımsamıyorum otuzlarım bitti biter hayat kırkından sonra başlarmış ya hah ona ilerliyorum ...

Rap rap rap...

.....
Ne zaman yazdığımı anımsayamadığım bir başlangıç kalmış programda girince okudum halbuki ben farklı bir not bırakma niyetyle girmiştim kısmet ...

14 Mayıs 2015 Perşembe

Diğer yarın olmadan sen kimsin?

Doğru insandan bahsetmeyeceğim öyle birşeyin varlığından kuşkuluyum .Çok ilginç bir kavram bu zira.
Herhangi bir aşk meşk olayı da değil kelimelere dökeceklerim
İşin özü anlaşmak belki temelde,anlaşabilmek nedir?



Kelimeleri belki yeteri kadar iyi kullanamayacağım biraz da grefiksel yardım alayım ;
Yukardaki resim yetişkinler için bir boyama kitabından.Ben görür görmek bu renkler bu çerçeve ve bu hikaye canlandı gözümde ve o şekilde boyadım.
Renklerin kocaman bir hikayesi var:

İki ruh var bir şekilde rast gelmişler ;
Aynı yerde duruyorlar ve bakıyorlar farklı gözlerle,
duyuyorlar farklı kulaklarla,
her veriyi tartıyorlar farklı iki zihinle ki bu iki zihin yıllarca farklı şeyler görmüş farklı şeylerle eğilmiş bükülmüş farklı vazgeçilmezler farklı olmazsa olmazlar farklı değerler edinmiş.

Ama aynı yerdeler tam olarak aynı şeylere bakıyorlar
farklı sonuçlar elde ediyorlar sonra bu verileri birbirlerine anlatıyorlar .
Anlamak bu noktada başlıyor
ya da anlamamak burda başlıyor körükleniyor
iki ruh ne kadar dinlerse bir olabiliyor.
Orta noktada buluşunca dostluk doğuyor ,saygı doğuyor ,sevgi başlıyor
orta noktada buluşulması şart mı değil aslında çok keskindir bir ruhun çizgileri hiç bakmaz diğerinin anladığına o noktada saygı varsa özünde yine doğar dostluk ve sevgi ,
Ortadaki verinin tekliğini kavradığında ruhlar saygıyı d abir şekilde aşılamışsa hayat bir noktada ruhlara dünyaya hüküm süren dostluk ve sevgi olacak.

Nasıl da pozitifim değil mi aslında değilim pozitif !

 inanıyorum herkesteki ying ve yang a

inanıyorum insanın fıtratına yerleştirilmiş olan sevgiye

inanıyorum insanları bu kadar seven yaradanın bizi sevmeye devam ettiğine....


6 Mayıs 2015 Çarşamba

Özledim

Özledim özlediğim
Heryer senden
Hiç bir yer ise benden değil
Zorluk var sensizlikte
Mutsuzluk var

27 Şubat 2015 Cuma

Zaman

yine tkıldım zamana çünki yne zamanın işe yaramadığı anları geldi aklıma
zaman la geçer
zaman la unutursun
zaman la iyileşir

peki tüm bunları yapacak olan tam olarak ne kadar bir zaman
yani tam olarak ne kadar geçmiş olması gerekiyor unutmak için

mıh gibi çakılmışsa aklına bir tarih nasıl çıksın aklından rakamlar...

hayat sadece rakamlardan ibaretse gözünde ...